Bir gün Uludağ’a çıkayım dedim ama nerden gitsem iyi olurdu. Karayolu da var
teleferik’te ama teleferik’e birkaç kez binmişliğim varda karayolundan hiç
çıkmamıştım Uludağ’a. Dolmuşlarının yerini de sorsam söylerlerdi ama yok ben
yine bildiğim yoldan gideyim. Ne de olsa “en kısa yol bildiğin yoldur” diye
bir söz de boşuna söylenmemiştir sanırım. Ben de öyle yaptım, Heykel’den bir
dolmuşa atlayıp Teleferik’e gittim. O binayı tanıyorum, otuz üç yıl önce
yine gelmiştim hatta o zaman ilk kez bindiğimizde havada asılıda kalmış,
ufacık yüreklerimiz büyük korku atlatmıştı. Teleferik nedir ne değildiri
öğrenmeden öylesi havada asılı kalmak ve asılı kalınca da içinde
bulunduğumuz kabin, rüzgarın etkisiyle bir de sallanmaya başlayınca işte
varın siz o andaki hisleri düşünün. Bağrışanlar, ağlayanlar sizi de
etkiliyor tabi.
Dış kapının camında bir yazı, “hava muhalefeti nedeniyle kapalı”. Buyur
işte, bir şeye niyet ediyorsun ve sonrada oradan geri dönüyorsun. Ama yinede
içeriye girip sormak lazımdı. Merdivenleri çıkıp içeri giriyorum ama benden
önce soranlar var zaten, onlar “bekleyelim mi, açılır mı? Bugün sefer olur
mu?” diyorlar. Onlara verilen cevap bana da verilmiş oluyor tabi ama umut
yok. Görevli, “bugün seferler açılmaz zannetmiyorum, yukarda fazla rüzgar
var” diyor ve isteyene de teleferik istasyonunun telefon numarasını veriyor.
Bende aldım numarayı, belki ararım diye ama ona daha sonra gerek kalmadı. O
gün, çıkamadım Uludağ’a.bir sonraki gün denerim dedim artık................haberin
devamı için tıklayın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder