16 Eylül 2011 Cuma

Ankara'dan Trabzon'a bir yolculuk hikayesi


  Babamı bilmiyorum ama annemden iki aylıkken ayrıldığımı dün gibi hatırlıyorum.insan denen mahluklardan biri, güya ağabeyimin asıl sahibi. Önce bir telefon görüşmesi yaptığını duyar gibi oldum. Gerçi insan denen o mahlukları daha yeni yeni tanımaya başlamışım ama hep o ağabeyimin sahibini görüyordum.

 
 

 
İstemeden de olsa o kulak misafiri olduğum ağabeyimin asıl sahibinin telefon konuşmasında sanki beni vermek için birisini aradığına tanık oldum. İşte o an sanki başımdan aşağıya sıcak su döktüler. Fena oldum. O ilk görüşmesinde net bir sonuç alamadı. Karşı tarafta konuştuğu her kimse, o da o’na “abi” diyordu. Onu anladım sadece..sonra bir başkası için tekrar “abi” dendiğini duydum.


Hani ağabeyimin asıl sahibi olmasa o kadar güvenmeyeceğim kendisine ama ağabeyime çok iyi bakıyordu. Görecektiniz onların boğuşmalarını, kavga ediyorlar adeta. Bir keresinde ağabeyimi yere yatırdı ve sırtüstü boğazladı da ama ağabeyim o’nu iyi tanıdığı için ufacık bir kelle numarasıyla kurtuldu. Sonra o ağabeyimin peşi sıra çok koşturdu zaten ama onların ki oyundu biliyorum ve nasıl anlattıklarını merak ediyordum.ama dedim ya o’na güvenim, bu ağabeyimle olan yakın alakasındandı. Babama güvenmezdim o kadar. O adam işte aldı beni, güya sevdi, okşadı sonra da bir karton kutuya yerleştirdi..................haberin tamamı için tıklayın

Hiç yorum yok: